Hitler’e göre kanın sırrı, Kutsal Kase (son akşam yemeğinde Hz. isa’nın kullandığı varsayılan sahan) idi. Yeni Adamların ortaya çıkmasındaki anahtar kandı. Saf kan, kaderi dünyayı kontrol ve idare etmek olan soyun doğaüstü gücünü beraberinde getiriyordu. Bize söylendiği kadarıyla Hitler’in vücudu yakıldı, bugüne ise sadece külleri kaldı. Ama işte şimdi Manly P. Hall’e ait, şeytanın ilham verdiği sözleri hatırlıyoruz. Hail, 1960 yılında, kargaşanın sıcak külleri arasından yükselen ateş kırmızısı Zümrüdüanka kuşuna benzeyen, Gizli Öğreti’yi bilen Aydınlanmış Kişileri tarif ediyordu.19 Elbette kırmızı, kan rengidir. Aynı zamanda Babil fahişelerinin elbiselerindeki tercihi. İlluminati, ayrıca komünizmi sembolize etmek için de kırmızıyı seçmişti.
Hitler, dünyanın fetih anahtarının kanda yattığına inanıyordu. Ve bugün, dünyayı yöneten gizli okült oligarşilerin izini sürmüş, araştırmış biri olarak itiraf etmeliyim ki, çarpıtılmış bir okült mantık yürütmesine rağmen Hitler haklıydı, llluminati’nin kara gücü kanda yatıyor. İlluminati, yüzyıllar boyunca dünyanın serveti ve zenginliği üzerinde tekel oluşturmuş nesiller arasındaki kanbağının diğer adı.
Sahte Mesih Gelmek Üzere...
Hitler bir sahtekardı ama kendisi de aldatmacanın bahtsız kurbanlarından biri olmuştu. Adolf Hitler’i ilk önce meydana getiren, daha sonra da Blavatsky’nin Gizli Öğretisi ile kibirli hayal gücünü tetikleyen İlluminati’ydi. O, başarısız bir deney olmuş, kendi efendilerine karşı gelen ve kendi kurallarıyla zafer arayan iktidar delisi bir müride dönüşmüştü.
İlluminati tarihi ve nesli hakkında yaptığım çalışma Hitler’in, Şeytani Bir Dünya Düzeni kurmak ve saltanatını sürmek için, kanla güçlendirilmiş felsefeden ilham alan ilk mürit
olmadığını kanıtlıyor. Napoleon, Büyük Frederick, Charlemagne, II. Wilhelm, Lenin, Stalin ve Mao: Tüm bu isimler ve diğerleri insanlığın küresel mesihi olmaya çalıştılar.
Amerikan tarihinden ilginç bir nokta: Başkanlığı sırasında George Washington, Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin, llluminati’nin gizli Jakoben ajanları tarafından çökertilmeye çalışıldığı gerçeği ile yüzleşmişti. Başkan, llluminati’nin Avrupa kolu adına kalleşçe adam toplama faaliyetleri sebebiyle, Fransız hükümetinden ABD büyükelçisini geri çağırmasını talep etmişti.20 George Washington 1798′de şöyle yazıyordu:
20 George Washington: A Biography in His Own Words, (New York: Newsweek, Inc., 1972)
“llluminati’nin alçakça ve tehlikeli planı ile öğretisinden haberim var. llluminati’nin öğretileri ile Jakobenlik kaidelerinin Amerika Birleşik Devletlerinde yayılmadığına inanıyorum. Bunun gerçekleşmemiş olması, hiç kimseyi benim kadar mutlu edemez.” 21
Çok ilginçtir, aslında Washington’un kendisi de bir masondu. Görünüşe göre, İlluminati entrikalarına sert bir şekilde karşı çıkması, Hegel diyalektinin (yani zıtlann çarpışması) şeytani temsilcilerinin istihdam edilmesinin bir başka şekliydi.
George Washington’un kötü şöhretli İlluminati’nin Amerika’daki varlığını itiraf etmesinden 200 yıl sonra bugün, bu şeytani elitin, dünyaya bir başka sahte mesih tanıtma aşamasında. O ve onu dünya iktidarına taşıyanlar trajik bir şekilde, kendi aldanmışlıkları içinde ziyan olacaklar, llluminati’nin sahte gururu ve İsa karşıtı eylemleri, onları düşürecek, güçleri ortadan kalkacak ve efsanevi servetleri zayi olacak. Dünyanın Efendileri düşecek ve düştükleri küller arasından bir daha asla kalkamayacaklar. Daha sonra öfke ve korku içinde cehennem yüzlü efendilerine dönüp yakaracaklar, “Bizler sadece insanız, tanrı değiliz. Bizi aldattın. Her şeyimizi kaybettik.”
Kusurlu ve İşlemesi İmkansız Bir Plan
İlluminati, bir hilekarlar topluluğudur. Kendileri de şeytanın ‘tanrı” oldukları yalanına inanarak, aldatılmışlardır. Bu yüzden, cennetteki Tanrı’nın huzurunda değersizdirler. Onlarınki sadece keder verici bir hatadan ibaret.
Hüküm günü gelip çattığında İlluminati’nin kaderi çok acı olacak. Ama şu anda bu kötü adamlar, geçici zafer sarhoşluğu içindeler. Şu anda dünyanın kaderini belirleyen on şeytani adamdan oluşan İlluminati, belli ki Olağanüstü Çalışma’yı tamamlayabileceğine inanıyor. Şu anda insanlık ve gezegen, kurdukları hanedanlıklar ve asil olduğuna inandıkları kan bağları yüzünden sefalet ve umutsuzlukla dolu Yeni Çağ’a girmek üzere. Bu yüzden, onların faaliyetlerinin maskesini düşürmemiz ve İlluminati'yi oluşturan adamların yüzlerine ışık tutmamız gerektiğine inanıyorum.
''Para zamanımızın Tanrısı, Rotschild de peygamberi...'' ( Heinrich Heine)
Kan kaderdir!” İlluminati'deki on kilit adamı birbirine bağlayan derin ideoloji işte bu. Bu adamların insanlığa ve Tanrı’ya karşı aklını çelen, garip ve gizemli öğreti bundan ibaret. Kibirli bir şekilde, —Abbadon, Jahbulon veya tam olarak açıklanmamış “Evrenin Ulu Mimarı” gibi gizemli isimler altında adını sakladıkları- Tanrısal varlıklarının onları soylu kan bağları ve Tanrısal mirasları sebebiyle seçtiğine inanıyorlar.
Kaderlerinin “Dünyanın Kralları” olarak hüküm sürmek ve sorgusuz sualsiz güç ve otorite ile dünyayı idare etmek olduğuna ikna olmuşlar.
Dean Grace, “Mason Tarihi Hakkında Küçük Bir Kitap: Bir Dolarlık Banknot” adlı düşünceye sevkeden kitabında, Amerika Birleşik Devletleri Mühürü’nün arkasındaki piramit ile her şeyi gören gözün kaynağını ve anlamını titizlikle araştırmıştı. Bir dolarlık Amerikan banknotlarının üstündeki bu sembollerin “değişik kılıkların ardında saklanan entrikacı bir mezhebi” temsil ettiği sonucuna varıyordu:
Bu komplocular, bukalemunlar gibi; Marksist, Sosyalist, Komünist, Siyonist, Mason ve Enternasyonalist benzeri değişik isimler altında saklanırlar. Londra, Berlin, Roma, ve New York gibi yerlerde yaşarlar. Birleşmiş Milletler’i, Wall Street’i ve Washington DC’yi idare ederler. Silah sanayine maddi kaynak sağlar, isimsiz asker benzeri anıt mezarlar dikilmesine yardımcı olurlar… Üyelik nesilden nesile, ingiltere ve Avrupa’nın soylu ailelerinden, uluslararası finans piyasalarını yöneten saraylardan, ve Dünya Yahudiliği ile Roma Katolikliği hiyerarşisinden geçer.
Piramit Şeklindeki Kontrol Sistemi
Grace, “Bu elit dünya kardeşliği, sosyal-ekonomik piramidin aşağı veya yukarı tüm kademelerine yayılmış işlevsel bir sosyal kontrol sistemi sayesinde birçoğumuzu tuzağa düşürdü” diyerek bizi uyarıyor. Grace, bu gizli komplo şebekesini oluşturan adamların kendilerini, kontrol altındaki küresel toplumun en üst basamağına yerleştirdiklerine inanıyor.
Aynı bir piramit gibi, toplum da katmanlara ayrılmıştır. En altta fakir insanlarla başlayan bu piramit, yukarıya doğru orta gelir seviyesindeki insanlar ve en üstte daha da az sayıda zengin insanlardan oluşur. Ve bir dolarlık banknot üzerindeki piramit gibi, toplum da yüksekte duran bir tepe taşına sahiptir; tetikte bekleyen gözünü topluma çevirmiş elitlerin oluşturduğu bir Dünya Kardeşliği.
Dean Grace haklı olabilir mi? Asıl amacı tüm insanlığı köleleştirmek olan garip bir dine ve siyasi mezhebe mensup kişilerce mi gözetleniyor ve yönetiliyoruz? Yüzlerce yıl geri giderek atalarının izini sürebilen ve kendilerini doğal bir aristokrasinin üyeleri kabul eden, süper zengin, kurnaz ve hünerli bir grup, dünyayı fethetmek ve idare etmek için bir komplo mu hazırlıyor?
Her iki sorunun da cevabının evet olduğuna inanıyorum. Gözetleniyor ve kontrol ediliyoruz. Diktatör idaresinin bu sinsi sistemi, kötülük ve aldatma üzerine kurulu piramit şeklindeki hiyerarşi siteminin doruğunda oturan küçük bir grup adamın işi.
“Bazı Hayvanlar Daha Eşit”
Theosophy’nin fikir babası olan Helena Blavatsky, Hitler’i merhametsizliğin ve ahlaksızlığın bu uç noktasına kadar çıkartan, cehennem kokulu Gizli Öğreti’de, İlluminati’nin düşüncelerine ve eylemlerine uzun süre kılavuzluk eden hastalıklı ve çarpık felsefeyi kısaca şöyle özetliyor.
insanoğlu bariz bir şekilde Tanrı’dan haberdar olanlar ve daha aşağı mahluklar olarak ikiye ayrılmıştır. Onlar, içlerindeki kutsal kıvılcımdan yoksundurlar., ve yine onlar, yerküre üstündeki adi nesillerdir. Hakiki insanoğlu ise “tek bir kandan” yaratılmış, ama aynı özden meydana gelmemiştir. Bizler kızgın eviz… Onların içinde henüz gelişmemiş olan o kıvılcım bizim içimizde var.”
O halde llluminati’nin Gizli Öğretisi, George Orwell’in aydınlatıcı romanı Hayvan Çiftliği ile paralellik gösteriyor. Orwell’in eserinde domuzlar “Bütün hayvanlar eşittir, ama bazı hayvanlar daha eşittir!” diyorlardı.
Eski Ahit’te yazdığı gibi, bütün insanlar aynı kandan geliyor ama üstün ırkın kanını damarlarında taşıyan kişi, aynı zamanda ilahi bir kıvılcımın da sahibi oluyor. İlluminati de bu görüşü doğruluyor. Blavatsky’nin terminolojisinde buna “öz” deniyor.
İlahi kıvılcıma sahip olan İlluminati gururla, Bilge Adamların üstün ve aydınlanmış ırk oldukları konusunda iddiada bulunuyor. 38. dereceden mason olan Manly P. Hail, “Amerika’nın Gizli Kaderi” adlı kitabında bu büyük ve soylu adamların köleleşmiş ve içi geçmiş insanlığı, bir Altın Çağa sürükleyeceklerini ilan ediyor:
Eskilerin inandığı üzere, Bilge Adamlar, ayrı bir ırktan geliyorlardı ve bu ırkta doğmuş olmak zekayı aydınlanmış bir bilgelik seviyesine çıkarmayı gerektiriyordu… Bir gün dünyaya varis olacak ırk işte bunlardır… Altın Çağ tekrar gelecek.
Hail, Bilge Adamların asırlık planlar ışığında çalıştıklarını ve bunu, Hegel’in “Evrensel Devinim” diyalektiğini kullanarak, insanlığı Yeni Bir Çağın görünmeye başlayan ışığına doğru iteklemek suretiyle yaptıklarını söylüyor:
“Bugün dünyada binlerce yıldır varlıklarını devam ettiren, Arayış Düzeni diye isimlendirebileceğimiz, aydınlanmış insanların oluşturduğu bir grup bulunuyor. Bu düzen, entelektüel ve manevi algılama yetenekleri tarafından kendilerine medeniyetin gizli bir kaderi olduğu söylenen adamlardan oluşuyor. Gizli diyorum çünkü, birçoğu asıl amacın farkında değil; insan yığınları hâlâ Evrensel Devinimin bir parçası olduklarını bilmeden yaşıyorlar.”
Hail bize ayrıca devam edegelen bu kan bağının ve insanlığın bir düzene sokulmasına, özetle bu Evrensel Devinimin vereceği son ürünün, büyük ve sıradışı bir liderin yönetimindeki yeni bir Dünya Düzeni olacağını haber veriyor. Tanrının doğaüstü güçler bahşettiği, ilahi kudrete sahip bir kral. Hail, gelecek olan bu Büyük Varlığı heyecanla ve kehanet içeren şu sözlerle tasvir ediyor:
“Bu kral tanrısal bir ırktan geliyordu; o “aydınlanmışların” düzenine aitti; kahramanlarla -mükemmel insanlar- dolu bir aileye ait olup, irfan mertebesine yükselendi.”
Bugün Kuzey Amerika’daki demokratik düzen içinde yaşayan insanlara, “kahramanlarla dolu bir aile – mükemmel insanlar”, “ilahi bir ırktan gelen” kadınlar ve erkeklerin dünyada varolduğu şeklindeki iddialar inanılmaz, hatta saçma gelecektir. Yine de, yıllardır bu adamlar ve ataları üzerine araştırmalar yapmış ve şimdi de bir Kitabı Mukaddes öğrencisi olarak, gönülden bağlı oldukları davalarını tamamen bir kenara atıp, alay etmeyeceğim. Bu adamlar hiçbir surette ilahi varlıklar olmadıkları halde, Tanrı’nın huzurunda özel bir kaderden dolayı diğerlerinden ayrılmış olabilirler.
Aslında İlluminati, boş hayallere kapılmış bir topluluktur. Bir krallık kurmak ve herşeye gücü yeten Tanrı’nın dokunamayacağı bir egemenlik sürme hayaline kapılmışlardır. Bu konu hakkında şaşırtıcı bir kehanet de var: Tanrı’ya ve kullarına karşı savaş açarak kendilerini doğru yoldan çıkartan idareciler, tarih boyunca tekerrür etmişlerdir, ve bunu küresel komplo sayesinde yapmışlardır:
İlluminati'nin İdaresi
1992 yılında “Washington Dateline’da”, Amerikan Araştırma Vakfı başkanı Robert Goldsborough, John D. Rockefeller Jr’ın mali danışmanı Mark Jones’un kendisine “sahip oldukları büyük holdinglerin ve bankaların birbirine bağlı yönetim kurulları aracılığı ile sadece dört adamın, Amerika’daki sermaye akışını ve borç oluşumunu kontrol ettiğini” söylediğini yazmıştı.
Yaklaşık yarım yüzyıl önce, John F. Kennedy’nin babası, Massachusetts’li zengin likör patronu Joseph Kennedy, New York Times’a “Amerika’yı elli adamın idare ettiğini ve bunun yüksek bir rakam olduğunu” söylemişti.
Muhtemelen hem Mark Jones, hem de Joseph Kennedy doğruyu söylüyorlardı. Yaptığım geniş araştırmalar, Amerika’yı yüzden daha az sayıda insanın perde gerisinden yönettiğini gösteriyor. Bu adamları kimse seçmedi. Geniş kesimler tarafından tanınmıyorlar. Ama yine de bu büyük grubun çok az bir kesimi yüksek elitler arasında sayılıyor.
Emin olun ki şu anda tüm dünyayı sadece 10 kadar kişi yönetiyor! Bu on kişi, llluminati’nin ta kendisini oluşturuyorlar. Hiyerarşik piramite göre altlarında kendilerine bağlı yaklaşık üçyüz küresel teknisyen bulunuyor; onlarında altında yüzbinlerce mürit, ya da “Yeni Dünya Düzeni Hizmetkarı” bulunuyor.
Bu topluluğun dünyada meydana gelen olaylar ve günlük yaşamlarımız üzerindeki etkisinin dehşet verici gücü bizi, İlluminati'yi oluşturan bir avuç dolusu ismi biraz daha yakından incelemeye mecbur ediyor.
İlluminati yüksek konseyinde bulunan isimleri keşfetmeye çalışan bir araştırmacının yoluna muhakkak birçok engel çıkacaktır. Meraklılar kendilerine bazen akıl karıştırıcı, genellikle de çelişkili bilgilerden oluşan gerçek bir labirent içinde bulacaklardır. Bu yanlış bilgi yağmurundan kurtulup, karşıma çıkan engellerin üstesinden geldikten sonra, İlluminati aday listesini 13′e indirmeyi başardım. Bu arada listeye iki isim daha eklendi, çünkü genç nesilden ve eski atalarının yerlerini alacak gibi görünüyorlar. O halde, işte hayatınızı sonsuza dek etkilemeye muktedir görünen, bugünün dünyasında yaşayan en güçlü adamların açık biyografilerine bir göz atalım.
Rothschild...
“Para zamanımızın Tanrı’sı ve Rothschild de onun peygamberi.” Heinrich Heine’nin birkaç yıl önce Paris’te söylediği ve Joseph Wechberg’in insanı hayrete düşüren Ticaret Bankacıları adlı kitabında geçen bu sözler, muazzam servet birikimine dayanılan Rothschild hanedanlığının nüfuzuna ve gücüne atıfta bulunuyor.
Sovyet komünizminin Bolşevik kurucusu Christian G. Rakovsky, Kızıl Senfoni adıyla bilinen önemli eserinde, Uluslararası komünizmin tam zıddı olan uluslararası mali bir yapının varlığını açıklıyor. Rakovsky, bu uluslararası mali yapının merkez üssünün para ve bankacılık olduğunu, yönetimini ise Rothschild hanedanlığına mensup beş kardeşin teşkil ettiğini söylüyor.
Rakovsky, “unutmayın ki, tüm Avrupa’nın üzerinde parlayan ve Sovyetler’inkini andıran beş köşeli yıldız, şimdiye dek bilinen en büyük servet birikimine sahip Rothschild hanedanlığı mensubu beş kardeşi ve mali yapılanmalarını temsil ediyor” diyor.
Josef Stalin’in daha sonra ülke dışına yollayarak infaz ettirdiği Rakovsky’nin, Rothschild’lerin açıklanmayan serveti, nüfuzları ve siyasi eğilimleri hakkında yaptığı açıklamalar sebebiyle hedef gösterilmiş olması muhtemel görünüyor. Rothschild’ler uzun zamandan bu yana olduğu gibi şu anda da dünyadaki devrimci faaliyetlerin önemli destekçileri arasında.
Nigel West’in Dünyayı Değiştiren Yedi Casus isimli kitabında, 1991 yılında ölen Lord Victor Rotschild’ın, Komünist Partisi üyesi olduğu yazılmıştı. Victor, aynı zamanda, Başbakan Ed-ward Heath’in “Think Tank”ine de başkanlık yapmıştı.
Bugün Rotschild hanedanlığı, küresel politikaların ve mali operasyonların birçok safhasında gizli çıkarlarını gözetmeye devam ediyor. Mesela Baron Eric de Rotschild, Güney Afrika Vergelegen’de, son dönemde basına “zengin ve şöhretli Chateau 1976 şarabını” tatmak için bir araya geldikleri şeklinde yansıtılan toplantıda, elmas ve altın madenlerinin dev patronu Harry Oppenheimer’le yeni yatırımlarını konuşmuştu.
Güney Afrika’daki kaynaklarım da bu toplantının, sadece şarap tatma amaçlı olmadığını doğruluyor. Rothschild’lar ve Rockefeller’lar Güney Afrika devlet başkanı Nelson Mande-la’nın en önemli mali destekçileri. Halen Johannesburg yakınlarında -Monaco, Las Vegas, Atlantic City, Frakfurt ve diğerleri gibi şehirlerle rekabet edecek veya onların tümünün bileşkesi kadar büyük olacak- “Kayıp Şehir” isimli bir tatil merkezi inşa ediyorlar.
Wall Street Journal ve USA Today’in Avrupa versiyonu sayılabilecek The European gazetesinde ise, Lord J. Rothschild’in milyar dolar değerindeki şirket evliliklerini ve büyük anlaşmaları etkileyebilmek için Wall Street bankeri James Wolfensohn ile bir araya geldiği şeklinde bir haber okuyoruz. 14
Bu arada İngiltere eski Maliye Bakanı Norman Lamont’un, bir ticaret bankası olan N. M. Rothschild’de müdürlük yaptığını öğreniyoruz.
Emma de Rothschild yakın akrabası Charlotte de Rothschild, Frankfurt’ta bir konser ve sergiyle ailesinin muhteşem resim koleksiyonunu sergilediği sırada, gizli Bilderberg grubunun isviçre’deki yıllık toplantısına davet edilmişti. Elan dergisi Rothschild’lerin galasını şu şekilde duyuruyordu.
Alman şansölyesi Helmut Kohl ve diğer seçkin davetliler 28 Şubat’ta Frankfurt’ta bulunan Yahudi Müzesi’ndeki konsere gittiklerinde birçok açıdan bir Rothschild olayını paylaşmış olacaklar…
10.000 Ünlü Farmason isimli referans kitabında, hanedanın kurucusu Meyer Amschel Rothschild ve oğlu James Meyer Rothschild’in (1792-1868) adları geçiyor. James, Fransa Yüksek Kurulu’nun 33. dereceden mason üyesi olarak tanımlanıyor. Meyer’ın başka bir oğlu Nathan da listede yer alıyor.
Bir zamanlar, “Bana bir ulusun parasını basmak için yetki verin, o zaman kanunlarım kimin yapağını önemsemen” diyen de hanedanlığın kurucusu Meyer Rothschild idi.
Charlotte de Rothschild, 28 Şubat I994′te Almanya. Frankfurt’ta bulunan Yahudi Müzesi’nde bir operada soprano olarak sahneye çıkmıştı. Resimde, banker atası N.M. Rothschild ve ailesinin resmedildiği bir tablonun önünde duran zengin varisi görüyorsunuz
Rotschild’lerin israil’in politik yaşamını ve kaderini kontrol etmesi, bu ülkenin ulusu için pek hayırlı görünmüyor. Yatırım projeleri ve siyasi gerekçelerle bu ülkeye cömert yatırımlar yaptılar. Ayrıca 1948 yılında, David Ben Gurion’u ve diğer Siyonist kurucuları, Davut’un Sembolü olarak bilinen sihirli işareti israil bayrağının amblemi olması için ikna edenlerin de yine Rothschild’lere mensup olduğuna inanılıyor. Medyumlukla ilgilenen kişiler bu sembolü altı köşeli yıldız olarak kolaylıkla hatırlayacaklardır.
Araştırmalarım, İlluminatide en azından dört Rothschild’m etkin olduğunu gösteriyor: Baron Edmund de Rothschild, Baron Eric de Rothschild, Lord J. Rothschild ve Baron Guy de Rothschild.
Rockefeller... (sen olmasan şaşırırım zaten amına koyim)
Deccal’ın geleceğinin mitolojik habercisi, Güneş Tanrısı Apollo’nun heykeli, New York’ta bulunan heybetli Rockefeller Center’ın girişini şereflendiriyor. New York dergisi, bir nüshasının kapağında aynı tanrı Atlas gibi, bir sanatçının David Rockefeller Jr.’ı tüm yerküreyi omuzlarının üstünde tutmaya çabalarken gösteren betimlemesini basmıştı. Rothschild’ler istisna, dünyada hiçbir hanedanlık ya da aile Rockefeller’le karşılaştırılamaz.
Hanedanlık, 19. yüzyılın sonlarında pek de iyi bir şöhreti olmayan sanayici John D. Rockefeller tarafından kurulduğundan bu yana, açgözlü dokunaçlarını dört bir yana salmıştır. Petrol sanayinde tekelleşmekle yetinmeyen Rockefeller’lar, Avrupa’lı benzerleri Rothschild’lar gibi bankacılığa da el attılar. Rockefeller ailesi, 1955′te Chemical ve Chase Manhattan bankalarının birleşmesinden bu yana Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en büyük bankayı idare ediyorlar.
Kötü şöhrete sahip her mekanda bu aileyi görüyoruz. Birleşmiş Milletler binasının bulunduğu East River’daki arsayı hibe etmişler, 1993 yılında Chicago’da düzenlenen ve Tanrı’ya hakaret edilen Dünya Dinleri Parlamentosu’na maddi kaynak sağlamışlardır. Rockefeller’lar, bu destansı şeytani festivalden önce marksist düşüncedeki Dünya Kiliseler Konseyi ile Ulusal Kiliseler Konseyi’ni kurmuşlardı. Hanedanlık, aynı zamanda, Yahudilerin gelecekte inşa edilecek Büyük Mabetleri’nin bir modelini barındıran, Kudüs’teki garip ve gizemli Rockefeller Müzesi’ni de bünyesinde barındırıyor. Gizemli Ölü Deniz Yazıtları da yine bu benzersiz müzede sergileniyor.
Laurance Rockefeller ailede günümüzün ruhani lideri konumunda. Laurance’ın maddi desteği sayesinde Yeni Çağ hareketi, Barbara Marx Hubbard’ın Yeniden Yaradılış kitabı ve Matthew Fox’un Kozmik İsa’nın Gelişi gibi dinsiz kitapların basılmasını ve dağıtılması sağlandı.
Hanedanın bugünkü lideri David Rockefeller Sr., 1973′te Trilateral Komisyon’u kurdu ve örgütü, hedefleri olan Dünya Hükümeti doğrultusunda yönlendirdi. Ayrıca Dış İlişkiler Kon-seyi’nin Kuzey Amerika başkanıydı. David Rockefeller’ın Chase Manhattan bankasının, Kremlin tarafından Moskova’da açılacak ilk banka olarak onaylanması da kayda değer bir olay.
Rockefeller’lar Woodrow Wilson’dan bu yana Amerika Birleşik Devletleri’nin tüm başkanlarını yönlendirmişlerdir. Associated Press, 1995 yılının Ağustos ayında Amerika’daki tüm gazetelerde aynı anda kendisine yer bulan şu ilgi çekici haberi abonelerine geçiyordu. “Bu yıl Bill, Hillary Rodham ve Chelsea Clinton, yaz tatili için batıya gitmeye karar verdiler. Beyaz Saray kaynakları, Clinton’ların golf oynamak, at binmek ve bufalo arpası çorbası içmek için birkaç haftalığına Wyoming eyaletindeki, Grand Teton dağlarına gideceklerini söylüyor. Clintonlar, Demokrat Parti Batı Virginia senatörü John D. Rockefeller’m malikanesinde kalacaklar.”
İlerleyen yazılarımda Bill Clinton ve nüfuzlu arkadaşları hakkında daha başka şeyler de okuyacaksınız.
Rockefeller kardeşler, İlluminati’nin en önemli üyeleri ve karar alma mercileridir. David Rockefeller Sr.’ın gıpta edilen bir makamı var. Ayrıca John (Jay) D. Rockefeller IV ve
Laurance Rockefeller’m bu seçkin konseye üye olma şansları çok yüksek. Genç David Rockefeller Jr., yakın bir gelecekte İç Çember’in oturan “tanrıları” arasındaki yüce makamda yerini alacak. Şu anda babası tarafından ailenin görkemli bankacılık ve holding imparatorluğunu yönetmek üzere yetiştiriliyor.
Sol üst fotoğrafta senatörü Jay Rockefeller (D-WV) Hillary Rodham Clinton’a talimatlar veriyor. Hillary’nin Amerika için öngördüğü faşist sağlık tasarısının, Jay Rockefeller’ın buluşuydu. Tasarının Kongre’den geçmemesine sinirlenen Jay Rockefeller. “Amerikalılar isteseler de istemeseler de” bu faşist tasarının eninde sonunda bir yasa haline geleceğini söyledi.
Bugün büyük Rockefeller imparatorluğuna başkanlık eden David Rockefeller Sr., 1973 yılında kötü şöhretli Trilateral Komisyonu kurdu.
Üstte soldaki fotoğrafa dikkat, orası New York’taki Rockefeller Center, Güneş Tanrısı Apollo’nun heykeli ile ziyaretçilerini selâmlar. Apollo’nun elindeki meşaleye ve onu destekleyen çembere bakın.
Birleşmiş Milletler sekreteri Trygve Lie, John D. Rockefeller’dan, BM’nin New York’daki merkezine arazi satın almak için, 8,5 milyon dolarlık bir çeki kabul ediyor.
11 Eylül I989′da David Rockefeller, Dış ilişkiler Konseyi’ne başkanlık yaptı. O zamanlar pek tanınmayan Boris Yeltsin, misafir konuşmacıydı. Yeltsin daha sonra Rusya devlet başkanlığına seçildi.
Otto von Habsburg’a “Avrupa’nın gizli kralı” denilir.20 Son Avusturya İmparatoriçesi’nin (1989 yılında ölen Zita) oğlu olan Otto, şu anda, Avrupa Parlamentosu üyesi. Buradaki mevkisini, kutsal ve birleşmiş Roma Katolik Kilisesi ile tamamlayacağı yeni bir “Kutsal Roma imparatorluğu” kampanyası başlatmak için kullanıyor. Doğal olarak Otto von Habsburg, kendisini ya da 33 yaşındaki oğlu Karl’ı bu yeni imparatorluğun gelecekteki lideri olarak görüyor. “Avrupa yeniden diriliş dönemine girdiğinde.. (Habsburg) hanedanlığı daha mutlu yarınlar bekliyor!” sözleri de kendisine ait.
J. R. Church, Kasenin Bekçileri adlı ilginç kitabında Otto von Habsburg’un, üyelerinin Isa ile Mary Magdalene arasındaki cinsel ilişkinin ürünü olduklarını iddia eden ve Fransa merkezli gizli bir kafir cemiyet olan Sion Manastırı’yla bağlantısı olduğunu öne sürdü.22 Church, “19. yüzyıldan beri Kutsal Roma imparatorluğunu yöneten Habsburg hanedanı, Merovingian soyundan geliyor. Habsburg’lar, Mary Magdalene’in Kutsal Kase evlatları olarak ün saldılar.” diye yazıyor. Habsburg’lann aile arması ise iki başlı kartal.
Habsburg’lann, Avrupa soylularının Kara Locasına iyice bulaştıkları su götürmez bir gerçek. Avusturya arşidükü olarak bilinen Otto von Habsburg’un aynı zamanda “Kudüs Kralı” unvanına talip olması da bayağı ilginç.
Otto von Habsburg, V. Charles adlı kitabında dini ve siyasi birliğe dayalı, “olağanüstü bir devlet” haline gelecek birleşik Avrupa’ya yönelik hedeflerini dile getiriyordu.
Görünürdeki varis Karl von Habsburg ise, “Tarih, iktidarın parayı elinde tutana gittiğini gösteriyor.” demişti.
Habsburg kraliyet hanedanının varisi, arşidük Karl von Habsburg, 1993 yılında Barones Francesca Thyssen-Bonemisza ile yaptığı evlilik töreninde. London Daily Mail gazetesi bu olayı “yılın düğünü” olarak duyurmuştu.
İlluminatii veya Deccal’in kim olduğu veya olacağı konusunda hiçbir iddiada bulunmuyorum. Yalnızca J. R. Church, 26 harften oluşan İngiliz alfabesi ve medyumların kullandığı numaralandırma sistemine dayanarak, “Karl von Habsburg” isminin şu malum 666 sayısını verdiğini söylüyor.
1912 yılında doğan yaşlı Otto von Habsburg’un İlluminati İç Çemberi’ne üye olduğuna inanıyorum. Zaman geldiğinde torunu arşidük Karl von Habsburg, bu on şeytani adam arasındaki yerini alacak.
Juan Carlos- Deccal Kral mı?
Kral Juan Carlos, 5 Ocak 1938 yılında Fransa’nın soylu Bourbon ailesinin (Avrupa’daki asalet genellikle kan bağı ile geçer) üyesi ve İspanya’nın merhum kralı XII. Alfonso’nun soyundan gelen biri olarak Roma’da doğdu. 23 Temmuz 1969′da İspanya’nın askeri diktatörü Generalissimo Francisco Franco, ispanya parlamentosu önünde “Tanrı’ya ve tarihe olan sorumluluğumun bilincinde olarak, prens Don Juan Carlos Borbon y Borbon’u varisim olarak açıklamaya karar verdim” şeklinde bir beyanatta bulundu.
Habsburg’lar gibi Juan Carlos da, “Kudüs Kralı” unvanına talip. Bunun da ötesinde kendisine “Kutsal Katolik Topraklarının Savunucusu” deniliyor. Yine aynı Habsburg’lar gibi Juan Carlos’un da Yahudi Siyonist çıkarları ile bağlantısı var. Bu bağlan kuvvetlendirmek isteyen İspanya kralı, israil cumhurbaşkanı Haim Herzog ile birlikte Madrid’deki Yahudi sinagogunu ziyaret etti.
Habsburglarla olan bir başka önemli benzerliği ise, bazılarının Juan Carlos’un Deccal veya 666 rakamıyla bilinen şeytan olabileceğini iddia edilmesi. Bu tezi savunanlardan en önemlisi, California’lı bir İncil öğretmeni olan Dr. Charles Taylor. Dr. Taylor’ın Deccal KralJuan Carlos isimli kitabı 1993 yılında yayımlandı. Bu kitap, Juan Carlos’un Kitabı Mukaddes’te bulunan Deccal’in tüm özelliklerine uygunluk gösterdiğini öne sürüyor. Ölümünden önce Dr. Taylor’la kral Juan Carlos hakkındaki çalışmalarıyla ilgili birçok görüşmeler yaptım. Şahsen Jaun Carlos’un Deccal olduğu hakkındaki tezine tamamen ikna olmuş değilim ama, kehanetlerle paralellik gösterdiği de bir gerçek.
Kral Juan Carlos sadece İlluminati’nin bir üyesi değil, aynı zamanda güçlü ve gizli bir Katolik Roma cemiyeti Opus Dei’nin de üyesi. Opus Dei (Tanrı’nın Eli), İspanyolca konuşulan ülkelerin zengin holding başkanlarından oluşuyor. Sert disiplini, Papa’ya olan sadakati, gizli ayinleri, istihbarat operasyonları ve ara vermediği kriminal faaliyetler, Opus Dei’nin ‘Kutsal Mafya’ ve ‘Beyaz Farmason’ gibi hoş olmayan sıfatlarla anılmasına da yol açtı.
“Kudüs Kralı” unvanlı, ispanya kralı Juan Carlos 1993 yılındaki resmi bir ziyaret sırasında başkan Bill Clinton ile görülüyor. Meşhur bir incil öğretmeni, Juan Carlos’un Deccal’la ilgili kehanetlerdeki tüm özelliklere uyduğunu iddia eden bir kitap yazdı.
Texe Marrs - İlluminati
Texe Marrs - İlluminati
güzel yazı, tebrikler.
YanıtlaSilbeğendim adamım işte bu!!
YanıtlaSil